-
1 başlık koymak
v. headline -
2 başlık
"1. headgear, (a) covering for the head; headdress. 2. head harness, headgear. 3. arch. capital (of a column). 4. heading, head; letterhead, letter heading; headline; caption; title (of a piece of writing). 5. headrest. 6. bride-price. 7. prov. hub (of a wheel). - atmak/koymak /a/ to give (a piece of writing) a title, headline, or heading. " -
3 headline
n. başlık, manşet, afişteki isim————————v. manşette vermek, başlık koymak, afişte ismi olmak* * *başlık* * *noun (the words written in large letters at the top of newspaper articles: I never read a paper in detail - I just glance at the headlines.) başlık -
4 озаглавливать
-
5 überschreiben
-
6 betiteln
-
7 titeln
-
8 betiteln
betiteln v/t <o ge-, h> Buch usw -e başlık koymak;fam abw jemanden (mit, als) Trottel betiteln b-ne salak demek -
9 intituler
-
10 caption
n. manşet, başlık, altyazı; tutuklama————————v. manşet atmak, başlık yazmak, altyazı koymak* * *1. başlık 2. ünvan* * *['kæpʃən](a title or short note written on or beneath an illustration, cartoon, cinema or TV film etc: a witty caption.) altyazı -
11 Kopf
1) ( Körperteil, Nagel\Kopf, Nadel\Kopf) kafa, baş;zehn Euro pro \Kopf adam başına on euro;\Kopf an \Kopf kafa kafaya, başa baş;aus dem \Kopf kafadan;\Kopf hoch! üzme tatlı canını!;etw auf den \Kopf stellen bir şeyi altüst etmek;sie stellten das ganze Haus auf den \Kopf bütün evi altüst ettiler;\Kopf und Kragen riskieren kellesini koltuğuna almak, başını ortaya koymak;das will mir nicht in den \Kopf bunu aklım almıyor;das kann ich im \Kopf rechnen bunu kafamdan hesaplayabilirim;mit rotem \Kopf dastehen kıpkırmızı kesilmek;von \Kopf bis Fuß baştan aşağı;sie ist ein kluger \Kopf o akıllı birisidir;sie hat ihren eigenen \Kopf o kendi bildiğini okur;er ist nicht auf den \Kopf gefallen kafası boş değil;den \Kopf in den Sand stecken deve kuşu gibi başını kuma sokmak [o gömmek];mit dem \Kopf durch die Wand wollen kafasının dikine gitmek;es kann nicht immer nur nach deinem \Kopf gehen her şey senin istediğin gibi olamaz;einen kühlen \Kopf bewahren serin kanlı olmak;nicht ganz richtig im \Kopf sein ( fam) kafadan kontak olmak, aklından zoru olmak;das geht mir durch den \Kopf bu, aklımdan geçiyor;mir brummt der \Kopf ( fam) başım çok ağrıyor;mir raucht der \Kopf ( fam) kafam dumanlandı;der Erfolg ist ihm zu \Kopf(e) gestiegen başarı onun başına vurdu;ich war wie vor den \Kopf gestoßen beynimden vurulmuşa döndüm;jdm den \Kopf verdrehen ( fam) birinin beynine girmek, birini baştan çıkarmak;das kann dich den \Kopf kosten (a. fig) bu, senin başını yakabilir;er hat sein ganzes Geld auf den \Kopf gehauen ( fam) bütün parasını har vurup harman savurdu;was man nicht im \Kopf hat, das hat man in den Beinen ( fig) o ( fam) akılsız başın cezasını ayak çeker, akılsız iti [o köpeği] yol kocatır2) (Brief\Kopf) başlık; ( bei Münze) tu(ğ) ra;\Kopf oder Zahl? tura mı yazı mı?
См. также в других словарях:
başlık atmak (veya koymak) — bir yazıya başlık olarak ad bulmak Marifet makaleye başlık koymakta değil, koyduğu prensibe uymaktadır. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ara — is. 1) İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe 2) İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla 3) Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi Öğrenciyle öğretmenin arasının daima iyi … Çağatay Osmanlı Sözlük
külah — is., Far. kulāh 1) İçine bazı şeyler koymak için huni biçiminde bükülmüş kâğıt kap 2) sf. Bu kabın alabileceği miktarda olan Meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı. Y. K. Beyatlı 3) mec. Oyun, hile 4) esk. Erkeklerin… … Çağatay Osmanlı Sözlük